Aslı Mülâhaza ve Muhâfaza

image
Makale - 4 Mayıs 2024

Aslı Mülâhaza ve Muhâfaza

ب ح هو ص س

Varlıklarını ve benliklerini Allah'ımızın Yüce irâdesinde yok edip, O'na ziyâde yakınlık yollarını arayan, onu da yalnız Rasûlullah Efendimizin sallallâhu aleyhi ve sellem Sünnet-i Seniyye'sinde bulan ve bu nur, feyz, bereket ve rahmetten nasîblenelim diye biz âciz evlatlarını da bu yola kabûl buyuran başta Efendi Hazretlerimiz kuddise sirruhu olmak üzere, Silsile-i Şerîf'imizin her birerlerinin sırları takdîs olsun...
(Kaddesallâhu Esrârahüm)

– Silsile-i Şerîf'imizin 5. halkası:
Mevlânâ Câ'fer ibnü Muhammed es-Sâdık
(radıyallâhü anhümâ)

Vefâtı hicrî 148 (m. 765)

– Silsile-i Şerîf'imizin 6. halkası:
Mevlânâ Ebû Yezîd el-Bestâmî
(kuddise sirruhu)

Doğumu hicri 161 (m. 777).
Vefâtı 234 (m. 848).

Şeyhinin vefâtından 13 yıl sonra dünyaya geldi.

– Silsile-i Şerîf'imizin 7. halkası:
Mevlânâ Ebu'l-Hasan el-Harakânî
(kuddise sirruhu)

Doğumu hicrî 352 (m. 963).
Vefâtı 10 Muharrem 425 (5 Aralık 1033).

Şeyhinin vefâtından 118 yıl sonra dünyaya geldi.

Evet, tarih aralığını okudunuz gördünüz.
Pîrânımızından biri Şeyhinin vefâtından 13 yıl sonra, bir diğeri ise 118 yıl sonra dünyaya geliyor.

Tarîkatımız bu !
Usûlümüzde bu da var !
Hem de Silsile-i Şerîf'imizin daha başlarında !

Peki, ne oldu o arada tarîkat mı kapandı ?..
Başsız mı, Şeyhsiz mi kaldılar ?..
Nâkıs mı oldular ?..
Ne oldu o zamanın ihvanlarına ?

Kaldı ki Ebû Yezîdel-Bestâmî Hazretlerimiz kuddise sirruhu Tarîkatımıza o zamanki adını vermiş kol başı Pîrânımızın ta kendisi.
Yani Tayfûriyye diye isimlendirilip, kendisinden 118 yıl sonra dünyaya gelen Ebu'l-Hasan el-Harakânî Hazretlerimiz kuddise sirruhu ile ta 10. Meşâyıhımıza kadar bu isim ile devam ediyor.

Yapmayın !
Ya cehâletten ya gafletten ama yapmayın !
Allah aşkına yapmayın !

O zamanın ihvanlarından;

– "Ne yani koca Câ'fer ibnü Muhammed es-Sâdık radıyallâhü anhümâ bir şeyh yetiştiremedi mi ?" diyenler olmuş mudur ?..

– "Ne yani koca Ebû Yezîd el-Bestâmî kuddise sirruhu bir şeyh yetiştiremedi mi ?" diyenler olmuş mudur ?..

– "Vefât ettikleri için bu iki Zâta râbıta yapanlar nâkıs kalırlar" diyenler olmuş mudur ?..

– "Şeyhsiz olmaz, Şeyhsiz kalamayız, usûl böyle, acil Şeyh seçmemiz lazım" diyenler olmuş mudur ?..

Olmadığını çoook iyi biliyoruz...
Olmadığını çoook iyi biliyorsunuz...

Çünkü eğer şimdiki gibi;
"Şeyh de Şeyh" diyenler olsaydı bu iki Büyüğümüzün arasında da birileri olmalıydı, ama yok !

Tekrar soruyorum;
Tarîkat mı kapandı ?..
Başsız mı, Şeyhsiz mi kaldılar ?..
Nâkıs mı oldular ?..
Başka yollara mı saptılar ?..
Gönülleri mi kaydı ?..

Hele ki bu iki Pîrânımızın çağdaşlarını bir araştırın, bir bakın !
Aman Allah'ım, kimler var kimler;

– Cüneyd-i Bağdâdî kuddise sirruhu,
– İmâm-ı Şiblî kuddise sirruhu.
– Süfyân-ı Sevrî kuddise sirruhu,
– Fudayl bin İyâd kuddise sirruhu,
– Zünnûn-u Mısrî kuddise sirruhu,
– Sehl bin Abdullah Tüsterî kuddise sirruhu,
– Yahyâ bin Muâz kuddise sirruhu,
– Abdullah bin Mübârek kuddise sirruhu,
– Bişr-i Hâfî kuddise sirruhu,
– Ahmed bin Âsım Antâkî kuddise sirruhu,
– İbrâhim bin Edhem kuddise sirruhu,
– Şakîk-i Belhî kuddise sirruhu,
– Hâtim-i Esam kuddise sirruhu,
– Ebû Türâb Nahşebî kuddise sirruhu,
– Hakîm-i Tirmizî kuddise sirruhu.

Ve daha nice Büyük Allah Dostları, Mübârekler, Hakîki Mürşid-i Kâmil'ler...

Peki, ne yaptılar o zamanın ihvanları ?
Söz dinlediler...
Sözlerini tuttular...
Sustular...
Sebat ettiler...
Vazîfelerini yaptılar...
İstikamet gösterdiler...
Emâneti korudular...
Yolumuz devam etti ve dünyâ-âhiret kazandılar.

"Şeyhsiz olmaz, Şeyhsiz kalamayız, illa elden ele olacak" diyenler, e ne oldu şimdi ?

Maalesef neler olmadı ki;

– Bize Osmanlıcayı Efendi Hazretlerimiz kuddise sirruhu öğretti.
Risâle-i Kudsiyye'den kendisine/râbıtasına 'karşı' delil çıkaranlar oldu...

– Bize Arapçayı Efendi Hazretlerimiz kuddise sirruhu öğretti.
Mektubât-ı Rabbâni'den kendisine/râbıtasına 'karşı' delil çıkaranlar oldu...

– Bize Fıkhı Efendi Hazretlerimiz kuddise sirruhu öğretti.
Fıkıh hükümleriyle bile kendisine/râbıtasına 'karşı' delil çıkaranlar oldu...

Sonrada;
"Ben demiyorum,
İsmet Garîbullah kuddise sirruhu buyuruyor...
Ben demiyorum İmâm-ı Rabbânî buyuruyor...
Ben demiyorum Fıkıh ortada işte..."
diyorlar.

Yukarıda ya cehâletten ya gafletten demiştim ama bunlar için ilim lazım.
Maalesef artık burada bir tek gaflet kalıyor.

Tarîkatı, fıkıh ile açıklamaya kalkana zaten diyecek bir şey yok.

Diğer 'ben demiyorum' diyenler:
bugün mânâda yarın ise mahşerde bu iki büyük Meşâyıhımızın huzuruna çıktıklarında, bu iki Pîrânımıza; Zamanın İmâm'ı, Asrın Müceddidi, Kâmil Mükemmil, Hazreti Hamza Efendimizin radıyallâhü anh kabrinin başındaki zuhûratta; "Âhir zamanda böyle Şeyh gelmedi" diye buyurduğu Efendi Hazretlerimize kuddise sirruhu 'karşı'; "Sizin sözlerinizi kullandık" diyebilecekler mi ?...

Yapmayın Allah Aşkına !

Çok mu zordu ?
Efendi Hazretlerimizden kuddise sirruhu aldığımız emâneti tevilsiz, yorumsuz, şerhsiz tağyirsiz bir şekilde kendimiz, çocuklarımız, talebelerimiz ve ihvanımız ile birlikte "Kapanmayan Tarîkatımızda Bitmeyen Yolumuzda" muhâfaza ederek devam etmek çok mu zordu ?
Değildi...
Hiçte zor değildi...
Vallahi değildi !

Geç de değil !
Bir tevbeye, bir özür dilemeye, bir de eskisinden daha sağlam bir istikâmete bakar.
Yapabilirsin !

Allah'ım;
Efendi Hazretlerimizin kuddise sirruhu
Himmetinden, feyzinden, nûrundan, bereketinden, sesinden, nefesinden, gölgesinden ayırma bizleri...

Âmîn Yâ Rabbe'l-Âlemîn.

İki önemli konu:

Efendi Hazretlerimiz kuddise sirruhu 1 Ağustos 1960 yılında Postnişîn olup, irşâd vazîfesine başladı.
Onlarca yıl çevresinde insanlar ve hatta müridleri bile kendisine; "Hocam, Hoca Efendi" diye hitâb etti.

– Şeksiz, şüphesiz, ismen, sarâhaten, açık, net bir şekilde Şeyhinden el aldığı ve Mürşid-i Kâmil olduğu halde 30 yıl sonra mânâda verilen emir ile Silsile-i Şerîf'e isminin yazılmasına müsaade etti. Emir olmasaydı onu da yazdırmazdı ya kurban olduğum...

– "Ben kimseye bir şey söz vermedim, ben kimseyi bırakmadım" buyurduğunu sağır sultan bile duymasına rağmen başta kendisinden önce hiç kimseye kullanılmayan ve kendisinden sonra da başkasına kullanılması doğru olmayan "Efendi Hazretleri" İsmi Şerîf'i olmak üzere diğer bir takım hasletlerini ve fazîletlerini bir günde, bir anda, bir kararla nasıl başkalarına bu kadar kolay yakıştırabiliyor, yazabiliyor, kullanabiliyorsunuz ?
Bu yanlıştır !
Bu hak gaspıdır !
Yapmayın !

Karıştırmayın akılları, bulandırmayın kalpleri, değiştirmeyin usûlleri, bozmayın yolu !

Ve son olarak Şeyhim Efendi Hazretlerime kuddise sirruhu;

"Efendimsin cihânda i'tibârım varsa sendendir,
Miyân-ı âşıkânda iştihârım varsa Sendendir...

Benim feyz-i hayâtım hâsıl-ı rûh-ı revânımsın,
Eğer sermâye-i ömrümde kârım varsa Sendendir..."

Rûh-u Şerîf'i içün el'Fâtiha.

Abdurrauf Özder

hidden

2024 © Şûrâ-i Müceddidiyye